Gençlerimize 21. yüzyıl
becerilerini kazanacakları fırsatları ve etkili eğitim ortamları sunmadan,
eğitimin tüm bileşenlerini bu doğrultuda yapılandırmadan sürdürülebilir bir
kalkınma beklemek mümkün görünmüyor.
Sizce toplumumuzda eğitim
sistemimizden çıkan bireyler aşağıdaki yetkinliklere ne derece sahiptirler?
• Karmaşık sorunlara çözüm getirirler
• İyi iletişim kurarlar
• Etkili işbirliği içinde çalışırlar
• Bilgi ve teknoloji okuryazarıdırlar
• Esnektirler ve yeni şartlara uyum sağlayabilirler
• Yenilikçi ve yaratıcıdırlar
• Küresel ve kültürel farkındalığa sahiptirler
• Finansal okuryazardırlar
• Meraklı ve araştırmacıdırlar
• Sosyal sorumluluğa ve etik değerlere sahiptirler
• Girişimci ve liderdirler
• İyi iletişim kurarlar
• Etkili işbirliği içinde çalışırlar
• Bilgi ve teknoloji okuryazarıdırlar
• Esnektirler ve yeni şartlara uyum sağlayabilirler
• Yenilikçi ve yaratıcıdırlar
• Küresel ve kültürel farkındalığa sahiptirler
• Finansal okuryazardırlar
• Meraklı ve araştırmacıdırlar
• Sosyal sorumluluğa ve etik değerlere sahiptirler
• Girişimci ve liderdirler
Grubu biraz daraltırsak, peki öğrencilerimiz ne durumda
sizce? Dün akşam kalabalık bir grup ODTÜ Eğitim Fakültesi öğrencisiyle birlikte
Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin “Akdeniz Esintisi” adlı üçlü balesini
izledik. İzlerken düşündüm de, “Öğrencilerimize dersler ve akademik etkinlikler
dışında başka alanlarda yeterince öğrenme fırsatları sunuyor muyuz acaba?”
Maalesef hayır. Biz bu etkinliğe bir grup Fakültemiz öğrencisini “Toplum
Liderleri Geliyor” başlıklı altı haftalık ufuk geliştirme ve liderlik eğitimi
programı kapsamında götürdük. ODTÜ Eğitim Fakültesi ile Çankaya ve Oran Rotary
Kulüpleri işbirliğiyle gerçekleştirdiğimiz bu eğitim programında, okulda
verdiğimiz akademik bilgi ve beceriler yanında yaşamın çok çeşitli alanlarında
öğrenme fırsatları sunacak, onların duygusal ve sosyal yetkinliklerine katkıda
bulunacak çok değerli konuşmacılarla ve etkinliklerle buluşturuyoruz
öğrencileri. Evet, bu öğrencilerimizin bütüncül gelişimi için çok güzel bir
fırsat.
Peki, öğrencilerimizin hepsine düzenli olarak böyle fırsatlar sunuyor
muyuz? Ya ülke gençliği ne durumda? OECD’nin DeSeCo projesi çerçevesindeki
tanımına göre, yetkinlik bilgi ve beceriden daha fazlasını gerektiriyor. Bu
tanıma göre yetkinlik belirli bir ortamda bireyin psiko-sosyal
kaynaklarını/birikimini seferber ederek karmaşık durumlarla başa çıkabilme ve
başarılı olma yeteneğini içeriyor.
Peki, eğitimciler olarak bizlere düşen görev
ne? Öğrencilerin yalnızca akademik olarak hazır olmalarını sağlamak mı? Evet,
eğitimde çoğu zaman bilişsel becerilerin gelişimine odaklanıyoruz ama aslında
bireyin sadece bilişsel değil aynı zamanda duygusal ve sosyal özelliklerinin
gelişmesine de fırsat vermeli ki bireyler toplumda aktif olarak yer alabilsin
ve ülkenin sürdürülebilir kalkınmasına katkı sağlayabilsinler.
İşte burada
karşımıza son yıllarda çok sık olarak kullanılmaya başlayan 21. yüzyıl
becerileri kavramı çıkmaktadır. İş yaşamında başarılı olmak için gerekli 21.
yüzyıl becerileri iki ayrı kaynakta şu şekilde sıralanmakta:
Bedwell, Salas ve Fiore (2011)
• Etkin dinleme
• Sözlü iletişim
• Yazılı iletişim
• İşbirliği
• Koordinasyon
• Güven
• Hizmet yönelimi
• Çatışma çözümü
• Müzakere
• Özgüvenli iletişim
• Özsunum
• Sosyal etki Association for Career and Technical Education (2010)
• Eleştirel düşünme
• Problem çözme
• Sözlü / yazılı iletişim
• Yaratıcılık
• Uyum sağlama
• Çeşitlilik
• Sürekli öğrenme
• İşbirliği
• Takım çalışması
• Sorumluluk
• Profesyonellik/etik
• Sözlü iletişim
• Yazılı iletişim
• İşbirliği
• Koordinasyon
• Güven
• Hizmet yönelimi
• Çatışma çözümü
• Müzakere
• Özgüvenli iletişim
• Özsunum
• Sosyal etki Association for Career and Technical Education (2010)
• Eleştirel düşünme
• Problem çözme
• Sözlü / yazılı iletişim
• Yaratıcılık
• Uyum sağlama
• Çeşitlilik
• Sürekli öğrenme
• İşbirliği
• Takım çalışması
• Sorumluluk
• Profesyonellik/etik
Eğitim alan her bireyin kendi potansiyelini azami olarak
kullanabilmesine ve toplumda etkin bireyler olarak yer almasına yardımcı olacak
bilişsel, duygusal ve sosyal özellikleri tanımlamalıyız ki eğitimi de buna göre
tasarlayalım.
Çocuklarımız için ve ülkemiz için nasıl bir gelecek?
Günümüzde artık bilgiye her yerde kolaylıkla erişilebiliyor.
Onun için okullarda verilen eğitimin bilgi aktarımından çok daha fazlasını
içermesi gerekiyor. Serdar Turgut, Öğretmenler Günü’nde yayımlanan “Eğitim
sistemimiz yaratıcılığa soykırım uyguluyor” başlıklı yazısında1 eğitimde
başarıyı sınav odaklı tanımlamanın tehlikelerine dikkat çekiyor. Çin’in eğitim
sisteminin sınav temelli bakış açısıyla gayet başarılı göründüğünü ancak
yaratıcılığa ve orijinal fikir üretmeye kıymet veren bir bakış açısıyla
değerlendirildiğinde de dünyanın en kötü eğitim sistemi olarak görülebileceğini
belirtiyor. Serdar Turgut yazısında Yong Zhao’nun “Who’s Afraid of the Big Bad
Dragon? Why China Has the Best (and Worst) Education System in the World”
başlıklı kitabına dikkat çekiyor:
“Bahsettiğim bu kitap bence bir an önce
Türkçe’ye çevrilip başta eğitimciler arasında olmak üzere toplumun her
kesiminde yoğun olarak tartışılmalı. Çünkü eğitim sistemimizin acilen
değişmesine ihtiyaç var. Şimdiki sistem Türkiye’nin geleceğini karartıyor.
Binlerce, yüz binlerce genç bu sistemden ‘Ben eğitim aldım’ yanılgısıyla
çıkıyor, ama onlar sadece iyi test yapabilen cahiller oluyorlar. Bireysel
gayreti ve ailesinin teşvikiyle farklı, yaratıcı düşünebilenler gayet tabii ki
var, ama çoğunluk eğitilmiş cahiller ve bunların çoğunluğu yaratıcılığa,
orijinal düşünceye önem veren global ekonominin şirketlerinde ancak sadece
disiplinli memur olabilirler.”
Çocuklarımız için böyle bir gelecek hayal
ettiğimizi hiç sanmıyorum. Onun için 21. yüzyıl becerilerinin okul öncesinden
üniversite sonrasına kadar her kademede eğitim süreçlerine dahil edilmesi
şarttır. Fakat bu yetkinliklere ne kadar erken odaklanılırsa da o kadar iyi
olur çünkü ağaç yaş iken eğilir.
Eğitime yapılan yatırımın ülkenin
sürdürülebilir kalkınmasına ve doğrudan toplumun refah ve mutluluğuna katkısı
olacağı beklenir. Ancak, bu yatırım sadece maddi boyutta algılanmamalıdır.
Fiziksel ve teknolojik alt yapının iyileştirilmesi tabii ki önemli bir
boyuttur. Ancak, öğrencilerimizin teknolojiyle iç içe yaşamaları ya da
bilgisayar başında çok zaman geçirmeleri onları otomatik olarak bilgi, medya ve
teknoloji okuryazarı yapmıyor. 2013 yılında Türkiye’nin de içinde olduğu 21
ülkede toplam 60.000 sekizinci sınıf öğrencisinin katılımıyla yapılan
Uluslararası Bilgisayar ve Bilişim Okuryazarlığı Araştırması2 sonuçlarına göre
bilgisayar ve bilişim okuryazarlığında öğrencilerimiz, katılan 21 ülkenin
öğrencileri arasında son sırada yer alıyor.
Eğitimin bir başka bileşeni olan
eğitimin içeriğinde (müfredat, ders kitapları, vs) yapılan değişiklikler de bir
dereceye kadar etkilidir. Burada insan kaynağına yapılacak yatırım belki de en
kritik role sahiptir. Öğretmen adaylarının ne şekilde yetiştiği, ne gibi bilgi,
beceri ve donanıma sahip olarak okullarda istihdam edildikleri üzerinde
düşünülmesi gereken bir konudur. Öğrencilerimizin 21. yüzyıl becerilerine sahip
olmalarını istiyorsak onlara öğrenmeyi öğretecek olan öğretmenlerin de 21.
yüzyıl bilgi ve yetkinliklerine sahip olması gerekir.
Yeni nesillerin 21.
yüzyıl yetkinliklerine sahip olması isteniyorsa öğretmenlerin istihdam öncesi
ve hizmet sırasında yeterliklerinin değerlendirilmesi gereklidir. Bu konuda yaşanan
olumlu bir gelişme, MEB tarafından 2002 yılında başlatılan öğretmen
yeterliklerinin belirlenmesi çalışmalarıdır. Ancak, öğretmen yeterliklerinin
uygulamada kullanılması gerçekleşememiştir.
Eğer 21. yüzyıl becerilerinin
öğreniminin yaygınlaşmasını istiyorsak sınavları salt bilgiyi ölçmekten ziyade
eleştirel düşünme, karmaşık ve çok boyutlu problemleri çözme, çoklu bilgi ve
veriye dayalı karar verme becerilerini ölçer hale getirmemiz gerekli. Böylece
yeni nesli geleceğin yaşam ve çalışma ortamlarına hazırlayabiliriz.
Ancak, bu
boyutları ölçmeye ve değerlendirmeye hazır mıyız acaba? Günümüzde bilişsel
yetkinliklerin değerlendirmesinde göreli olarak epey ilerleme kaydedilmiştir. Ancak, içsel ve kişilerarası yetkinliklerin değerlendirmesinde daha epey çalışmaya
ihtiyaç vardır.
Gençlerimize 21. yüzyıl becerilerini kazanacakları fırsatları
ve etkili eğitim ortamları sunmadan, eğitimin tüm bileşenlerini bu doğrultuda
yapılandırmadan sürdürülebilir bir kalkınma beklemek mümkün görünmüyor.
Bireyler temel akademik bilgi ve beceriler yanında yukarıda belirtilen
yetkinliklere de sahip olursa ancak o zaman toplumsal olarak 21. yüzyıl
yetkinliklerine sahip bir ülke olabiliriz. Ancak, bu hedefe ulaşmak için eğitim
sistemimizin her boyutunda oldukça köklü değişiklikler yapılmasının gerekli
olduğu da bir gerçektir.
Yazan: PROF. DR. GÖLGE SEFEROĞLU
Düzenleyen: Hakan UZUN (Eğitim Bilim Toplum Çocuk)
Kaynak:
ODTÜLÜ DERGİSİ SAYI 54 EKİM-KASIM-ARALIK 2014
Düzenleyen: Hakan UZUN (Eğitim Bilim Toplum Çocuk)
Kaynak:
ODTÜLÜ DERGİSİ SAYI 54 EKİM-KASIM-ARALIK 2014